
Vatan Tv Haydi gezelim ekibi bu hafta Demre’deyiz. Akdeniz bölgesinde Antalya ilimize bağlı olan bu şirin ilçemizde ekibimizi can-ı gönülden ağırlayan başta Demre belediye başkanımız sayın Süleyman Topçu ve Antalya Demre yörükler ve Türkmenler derneği başkanı Mustafa Siviş’e sevgili eşi Habibe Siviş’e sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.



Demre plajları
Demre içinden, şehir merkezine değil de sağa yöneldiğinizde seraların arasından geçen 1,5km’lik yol sizi deniz kenarına çıkaracak.Bir bölümü Barış Parkı olarak düzenlenmiş Kömürlü plajı Finike yönüne doğru yaklaşık 5 km uzunluğundaki bir kumsala sahip.Demre’nin bir diğer plajı da kömürlü plajının devamı olan ve burnun batısında kalan Sülüklü plajıdır. Sülüklü plajında Windsurf ve deniz sporları yapılabilir. Bu iki plaj arasında ise Taşdibi plajı bulunuyor. Demre’nin dogal limanı olan Taşdibi, rüzgarlı havalarda da sakin kalabildiği için tercih ediliyor.
Taşdibi Plajı
Oldukça dingin bir deniz, alabildiğine uzun bir sahilin sonu adeta. Oldum olası dalgalı denizde yüzmeyi sevemedim.Sakin bir deniz, yüzmesemde bana her daim huzur vermiştir. Kış mevsiminde ziyaret etmiş olsamda Demre’yi uzun sahilinde yapmış olduğum sabah yürüyüşü bana yeniden yaşadığımı hissettirdi desem abartmış olmam. Hele ki metropolde yaşayan biri olarak nasıl iyi geldi anlatamam.

Sülüklü plajı
Demre merkeze birkaç km uzaklıkta olan Sülüklü plajı rüzgar açısından sörfçüler tarafından tercih edilen bir sahil.İncececik harika bir kumsala sahip. Koruma alanı içerisinde (ne kadar korunabilir merak içindeyim) olduğundan yapılaşmaya izin verilmiyormuş.

Çayağzı
Demre’ye çekime gitmeye karar vermiş olduğumuzda Ocak ayında ki ziyaret her ne kadar olumsuz düşündürdüyse de beni, sonradan iyi ki böyle bir vakitte geldiğimi düşündürdü bana. Alabildiğine uzun kumsalda bir başıma kalmak sindire sindire sahilde yürüyüş yapmak tertemiz havayı içime çekmek, kimseyle paylaşmak zorunda olmadığım koca kumsalın ve o anın tadını çıkartmak nasıl güzeldi anlatamam. Yaz aylarında Çayağzı kamp yapmayı sevenler tarafından çok tercih edilen bir bölge.




ADRES:
Gökyazı Mah., Çayağzı Mevkii, 07570 Demre/Antalya, Turkey / GPS: 36.2242283, 29.945979
TELEFON:
+90 242 871 31 30
Misafirperverlik
Her gezimizde Haydi gezelim ekibi olarak öylesine tatlı öylesine canayakın öylesine misafirperver Anadolu insanlarınca ağırlanıyoruz. Bu gezimizde de Antalya Demre yörükler derneği ve Türkmenler derneği başkanımız Mustafa Sivişin evine konuk olduk.Bizleri yere göğe koyamayan ev sahibemiz başta Habibe Siviş, sevgili Merve ve akrabalarına çok teşekkür ederiz. Sofralarının bereketi bol olsun. Adeta döktürmüşler. Bir kez daha bizlere misafirperverliği hatırlattıkları için sağ olsunlar var olsunlar. Tariflerimize gelince Vatan tv Program yayınımızda kendi ağızlarından dinleyebilirsiniz.




Noel baba kilisesi
Hep söylerim Noel baba bizimdir diye. Aziz Nikolaos, M.S. 250 yılında, Küçük Asya’nın Likia bölgesinin Patara denilen yerde dünyaya gelmiştir.Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Servetini satıp elde ettiği tüm o paralarını zayıf ve fakir olanların ihtiyaçlarını karşılamak için harcadı. Servetiyle öksüz ve dul kadınları besledi. Çıplak ve zavallıları giydirdi. Umutsuzluğa düşmüş olanlara selâmet getirdi. Ne kadar seviniyor, ne kadar mutlu oluyor ve ne kadar da huzur buluyordu, kendilerine baktığı o insanların yemek yediklerini, giyindiklerini ve onun sevgisinden cesaret aldıklarını, sevindiklerini ve umutlandıklarını görünce çok seviniyordu. Çevresindeki yoksul çocuklara ve insanlar yapmış olduğu gizli yardımlar sonucunda bir müddet sonra gizli kimliği insanlar tarafından farkedilmiştir.
Halbuki gerçek Myra’lı Aziz Nicholaos’ın yaşadığı yerler hiç kar yağmayan Akdeniz kıyılarıdır.
Onun zor durumda olan çocukları, insanları koruyucu kişiliği, kuzeyin kutsal bir varlığı, belki de çok erken çağların karanlıklarında kaybolmuş bir tanrısıyla birleşerek, Noel geceleri ortaya çıkan, çocuklara hediyeler getiren sempatik bir ihtiyara dönüşmüştür. Ne derece gerçeklere aykırı olursa olsun, Hıristiyan ülkelerinde Noel Baba, özellikle çocukların heyecanla bekledikleri sevimli bir kişi olarak yaşatılmaktadır. Aziz Nicholaos’ın hayatı hakkında, azizlerin birçoğunda olduğu gibi fazla bir şey bilinmez. Sonraları pek çok efsane ile hayatı süslenmiştir ki, bunlarda da gerçek payı olduğu tabiî ki şüphelidir. Tahıl ticareti yapan bir ailenin çocuğu olduğu bilinir. Hayatına dair yazılan dinî kitaplarda, göğün bir hediyesi, ana-babasının dualarının ve verdikleri sadakaların bir meyvesi, fakirlerin kurtarıcısı olarak dünyaya geldiğine işaret edilmiş, daha bebek iken mucizeler yarattığına inanılmıştır.
Vefatından sonra naaşı Demre de yapılan Aziz Nicholas kilisesine defnedilmiştir. Bu kilise günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.1862 yılında Rus çarı tarafından restore edilmiştir ilerleyen zamanlarda kültür bakanlığımızın koruması altına alınmıştır. Her yıl 6 Aralıkta binlerce Ortodoks tarafından ziyaret edilir, o güne özel ayinler düzenlenir ve Aziz Nicholas anılır.


Dünyanın akın akın ziyaret ettiği bu kiliseyi tarihin bizlere armağanını mutlaka görün derim.Bir çok tanıdığım kişinin Demre’yi ziyaretinde yalnızca güzel kumsallarını ziyaret ettiğini duyduğumda gerçekten çok üzüldüm.Dünya kültür miraslarına sahip çıkıyor. Üstelik bizim ülkemizde. Müze kartla veya kapıda ödeyeceğimiz sadece 15 tl ile ülkemizdeki bu mirası görme şansımız var. Hele ki yabancı uyruklu insanların dünyanın bir ucundan ziyarete geldiklerini düşünürsek ve her yıl Noel de, Noel babanın dünyayı sarstığını da göz önünde bulundurursak sanırım bugüne kadar neden ziyaret etmediğimizi sorgularız.
Myra
Bugünkü Demre İlçe merkezinde ve civarında yer alan Myra Antik Kenti, aynı adı taşıyan ova üzerinde kurulmuştur. Myros nehrinin (bugünkü Demre Çayı) batısındaki ulaşıma elverişli kanal ile şehrin denizle bağlantısı sağlanmaktaydı. Kanalın diğer yanında yer alan Andriake (Çayağzı) limanından da bölgenin deniz ulaşımı ve ticareti yürütülmekteydi. Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu ve Bizans Dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi (Noel Baba) ile ünlüdür. Kaya mezarları, Likçe yazıtları ve sikkeler, Myra’nın en azından İ.Ö. 5. yy.dan itibaren varlığını sürdürdüğünü gösterirler. Strabon’un verdiği bilgiye göre Likya Birliğinin altı büyük kentinden biri olan Myra, Likçe yazıtlarda Myrrh adıyla anılır.
İ.S. 2. yy. Myra’nın büyük bir gelişmeye sahne olduğu dönemdir. Likya Birliğinin Metropolisi olan şehirde, Likyalı zengin kişilerin yardımları ile birçok yapı inşa edilmiş ve onarılmıştır.
Bizans Döneminde ise Myra, dini yönden olduğu kadar idari yönden de önde gelen şehirlerden biri olmuştur. Günümüze dek ulaşan ününü, Aziz Nikolaos’un (Noel Baba) İ.S. 4. yy.da şehrin piskoposu olmasına ve ölümünden sonra aziz mertebesine ulaşıp adına kilise yapılmasına borçludur. Myra, 7. yy.dan itibaren gerek deprem, su baskını ve Demre Çayı’nın getirdiği alüvyonlar, gerekse Arap akınları sebebiyle önemini yitirip 12. yy.da köy ı hüviyetine dönüşmüştür.
Günümüz kalıntılarını, akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro ile her iki yanında yer alan kaya mezarları oluşturur. Yapılan araştırmalara göre bugün oldukça sağlam durumda olan Roma Dönemi surlarının | dışında, Helenistik hatta İ.Ö.5.y.y.’a tarihlenen sur kalıntılarına akropol tepesi ve çevresinde rastlamak i mümkündür. Akropolün güney eteğinde yer alan tiyatro, gerek oturma sıraları gerekse sahne binası ile iyi korunmuş bir Roma Dönemi tiyatrosunun özelliklerini yansıtır. Sahne binası ikinci katın yarısına kadar ayaktadır.
Tiyatronun hemen iki yanında, kabartmalı veya düz kaya mezarları yer alır. Likyalıların ahşap ev mimarisinin kaya mezarlarına en iyi uyarlanmış örnekleri olan Myra mezarlarının içinde, ölüyü ve yakınlarını betimleyen kabartmalı mezar, en ilginç örneklerden biridir.



Likya uygarlıkları Müzesi
2016 haziran ayında kültür bakanlığınıca açılmış olan bu tarih deposu aynı zamanda bir açık hava müzesi. İki bağımsız bina arasında ki ulaşım yolu tamamen tarihin içerisinde bir yolculuk. Bu yolculuk esnasında kendimizden geçtik diyebilirim. Uzun bir yürüyüş alanının sağında ve solunda kalan Likya medeniyetine ait kalıntılar sanki o dönemde ki bir sokakta yürüyormuş hissi uyandırıyor insanda.Yolun bitiminde O günlerden kalan ve küçük restorasyonla neredeyse tamamı ayakta kalmış bir bina çıkıyor karşımıza. Müze yetkilisi bu binanın Likyalılar döneminde tahıl ambarı olarak kullanıldığını anlatıyor. Bu kadar sağlam ayakta kalmış olması inanılır gibi değil.Her bir taşına tek tek dokunuyorum.Tarihi içimde hissediyorum.Bina harikulade bir müzeye dönüştürülmüş.Tüm Likya medeniyetlerinden kalan tarihi eserler sergileniyor. Aklıma mukayyet olmaya çalıştım diyebilirim.Sanat eserleri görülmeye değer. Biraz tarih seviyorsanız mutlaka öneririm.





Nasıl gidilir:
Antalya havalimanına uzaklığı yaklaşık 157 km. Yol güzergahı doğa ile iç içe. Antalya merkezden yola çıktığınızda Beldibi, Göynük, Kemer, Çamyuva,Tekirova, Adarasan, Olimpos Kumluca, Finike gibi beldeler ve ilçeler var her biri birbirinden ayrı güzellikteki cennetten köşeler. Vaktiniz bolsa buralarda mola vererek gitmekte fayda var.